Categories
Sizin Sesiniz

47 yıllık bir aşkın başlangıç hikayesi

By Editor Turkey

1956 yılında İstanbul’un Kadıköy semtinde 5 kardeşin en küçüğü olarak doğdum. Ailem eskiden orta direk  olarak tanımlanan bir kesimdendi.. Çorbamız sobamızın üstünden eksik olmaz ama isteklerimizi ailemize sıralayamazdık biz. Kendi kendine yeten, küçük bir hayatımız vardı. Bizim zamanımız şimdikinden çok farklıydı. Biz çok daha sade yaşardık hayatı. Bilmezdik belki de… Bilmezdik özenmezdik ve sanırım daha içine kapanık ama daha mutluyduk.

Benim zamanımda daha küçük evlenilirdi. Kızlar okumazdı. Ben ilkokulu bitirmedim mesela.  Ailem böyle istedi demeyelim de, ailem okumanın ne demek olduğunu, önemini benim o çocuk aklıma hiç işlemedi. Belki de onlarda bilmiyordu..

Ben o dönemim şanslılarından biriyim aslında. Size eşime nasıl aşık olduğumu, birbirimize bunca yıl nasıl yol arkadaşı olduğumuzun hikayesini anlatacağım.

12 yaşındaydım. Büyük ağabeyim evleniyordu. Ben de güzel kıyafetlerimle oradaydım.  Sahnede canlı müzik yapan ekipte gitar çalan 18 yaşında bir çocuk vardı. Aslında bizim mahallenin çocuğuydu. O kadar yakışıklıydı ki.. Kara kaş, kara göz… Bütün gece ona baktım ve ona bakarken yakalanacağım diye çok korktum. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi ama ona bakmadan da duramıyordum. Sanırım karşı cinse olan ilgimi ilk o zaman fark ettim. Mehmet’i ilk gördüğümde içimde binlerce kelebek doğdu sanki. Bütün gece gözlerimi bu çocuktan alamamıştım. Hatta düğün bitip herkes dağıldığında onu bir daha göremeyeceğimi düşündüğüm için mutsuz olduğumu bile hatırlıyorum. Yüzü zihnime o kadar kazınmıştı ki, sonraki yıllarda evlenmeyi düşündüğümde hep aklıma onun yüzü gelirdi.

Kamile Teyze, Mehmet’in annesiydi ve her zaman evimize gelir gider annemle yakın arkadaşlık ederdi. Oğlu hakkında konuştuğu ve onu anneme şikayet ettiği zamanlar hangi odada olursam olayım koşarak yanlarına gider ve Mehmet’in neler yaptığını dinlerdim. Mehmet mahallemizin en gözde gençlerindendi, gayet sosyaldi, Almanya’da yaşıyor, orada okuyor ve gitar çalarak geçimini sağlıyordu.. Bazen onu kendimle kıyaslardım. Benim kadar sade bir kızı asla sevemezdi ki..

Aradan yıllar geçti artık 16 yaşında bir genç kızdım. Bir gün dedem eve geldi ve beni bir arkadaşının oğluyla evlendirmeyi düşündüklerini söyledi.. Nişanlımın askerde olduğunu, ailesinin onu almaya gittiğini ve yakında nişan töreni için geleceklerini söyledi. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. O kadar utandım ki kim olduğunu bile soramadım. Bizim zamanımızda şimdiki gibi çıkma gezme pek olmazdı. Kiminle evleneceğimize aile büyüklerimiz karar verirdi.

Beni istemeye geldiklerinde ablamla birlikte gizlice mutfak kapısından içeri girenleri gözetlemiştik. Ben merakla kim gelecek diye beklerken düğünde  gözlerimi alamadığım o gitar çalan çocuk içeri girdi. Kalbim patlayacak gibiydi. O an yaşadığım mutluluğu size anlatamam. Adını bile bilmeden aşık olduğum insan benimle evlenmeye gelmişti..

İkramları sunmak için içeri girdiğimde onun yüzüne hiç bakamadım. Sanki göz göze gelsek onun hiç tanımadığı bu küçük kızın ona aşık olduğunu ve yıllardır annesinden onun maceralarını dinlediğini anlayacaktı. Sanırım bunu saklamak için kafamı yerden hiç kaldırmadım. Odanın en ucundaki koltuğa oturdum. Üzerinde damgalı gri bir pantolon ve gri çoraplar olduğunu hatırlıyorum.

Türkiye’deki nişan törenleri diğer kültürlerden biraz farklıdır. Çiftler evlenmeden önce, damadın ailesi, kızlarını ailelerine katabilmek için gelinin ailesinden izin isterler. Kızın ailesi onay verirse evlenebilirler.

Eşimin annesi Kamile Teyzeyi aslında mahalleden tanıyordum. Oda da dönen sohbeti hiç duyamadım. Ama hatırladığım kadarıyla Kamile Teyze huzursuzdu. Sonra ilk defa Mehmet’in sesini duydum. Bana doğru bakarak; “Bir bardak su alabilir miyim?” dedi. İşte o zaman kayınvalidemle göz göze geldik ve bana tebessüm ederek bir oh çekti. Neler olduğunu o zaman anlamamıştım tabi. Yavaşça kalktım mutfağa gidip su bardağıyla döndüm. Ve yanına gidip suyu uzattığımda ilk defa kafamı yerden kaldırmış ve yüzüne bakmıştım. Gözlerimiz buluştuğunda bana göz kırptı. O andaki paniğimi size anlatamam. Orada babamın, annemin ve büyükannem ve büyükbabamın yanında bana göz kırpmıştı. Hem rahatlamış hem de ne yapacağımı bilememiştim. Bütün gece heyecandan neredeyse ölecektim. Kahve servisinden sonra beni ailelerinden biri yapmak için dedemden izin istediler.

Daha sonraki konuşmalarımızdan öğrendiğim kadarıyla meğerse nişan merasimi öncesi eşim annesini bir kenara çekip, “Kızı beğenirsem ondan bir bardak su isterim, o zaman kızı ailesinden isteyebilirsiniz.” demiş. Tabii bunu yıllar sonra öğrendim. Kayınvalidemin törendeki huzursuzluğunun sebebini o zaman anladım.

Söz kesildikten sonra Mehmet askere gitmişti. O zaman askerlik daha uzundu. Aslında gerçekten konuşmaya mektuplarımızda başlamıştık. Döndüğünde birbirini çok iyi tanıyan iki yabancı gibiydik. Bu evlilik hayatımızı daha da keyifli hale getirdi. Onunla yaşamak her zaman yeni ufuklara yelken açmak gibiydi. Bir süre sonra birbirimizin her şeyi olduk. Birlikte büyüdük, birlikte geliştik. Tüm hayatım boyunca benimim yanımda oldu. Beni her konuda destekledi. Her geçen yıl ona olan sevgim daha da arttı. Beş güzel çocuğu birlikte büyüttük. Her biri birbirinden özel ve güzel beş çocuk…

Semahat Kömür torunu ile birlikte

Evimiz her zaman cıvıl cıvıl ve rengarenkti. Onun sayesinde harika anılarım oldu. Aşık olduğu kişiyle evlenen çok şanslı bir insandım ben. Sevgi ve şefkat dolu 47 yıl geçirdik. Bir kez bile olsa birbirimize olan aşkımız ve tutkumuz hiç azalmadı. Yıllar geçti ve birlikte torunlarımızı sevme şansına eriştik. Onlarla birlikte evimiz yeniden renklendi. Şimdi birlikte yaşlılığın tadını çıkarıyoruz. Pandemi yasaklarından fırsat bulabildikçe seyahat ediyoruz, birlikte tatil yapıyoruz. Hayatımın her anında ona sahip olduğum için minnettarım. Tekrar dünyaya gelseydim, tekrar evlenmek için eşimi seçerdim.

Semahat Kömür